İki günden beri süren açıklama trafiğiyle iyice Arap saçına dönen Moskova Saldırısı’nın gerçekte kimler tarafından organize edildiği tartışmasını daha iyi anlamak için olayın yaşandığı saatlerden yaklaşık iki gün öncesine gidip olayı tarih sırasına göre gözden geçirmek faydalı olacaktır.
ABD’nin Moskova Büyükelçiliği, 8 Mart’ta yaptığı yazılı bir duyuru ile Moskova’daki “aşırılık yanlılarının” olası bir saldırısına karşı ABD vatandaşlarına 48 saat boyunca kalabalık yerlerden uzak durma uyarısında bulunmuştu. Büyükelçiliğin bu beklenmedik çıkışı o zamanlar çok da dikkat çekmemişti.
ABD Moskova Büyükelçiliği tarafından yapılan duyurunun ardından İngiltere, Almanya, İsveç, Letonya, Çekya, Kanada ve Güney Kore büyükelçiliklerinden de benzer uyarılar paylaşılmıştı. Almanya Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarının Rusya’ya seyahatten kaçınmalarını şiddetle tavsiye etmişti. İsveç ise “bölgedeki güvenlik durumunun kötüleştiği” iddiasıyla, Rusya’daki vatandaşlarının uluslararası medya ve büyükelçiliklerden gelen haberleri takipte kalmalarını rica etmişti. Çekya Moskova Büyükelçiliği de benzer şekilde “aşırılıkçı grupların olası saldırılarına ilişkin ortaya çıkan raporlar nedeniyle” Rusya’daki vatandaşlarının “dikkatli olmasını” tembihlemişti.
SALDIRI SONRASI BEYANAT SAVAŞLARI
Moskova’yı kana bulayan saldırıdan az bir süre sonra Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, Moskova’da yaşanan olayı “Korkunç bir silahlı saldırı” olarak nitelendirerek “Elimizde, saldırıdan Ukrayna Devleti’ni ya da Ukraynalıları sorumlu tutacak hiçbir bilgi yok” dedi.
Kirby’nin bildirimlerinden sonra NATO ve üye ülkelerin yetkilileri tarafından da peşi sıra açıklamalar geldi. Açıklamaların ortak noktası “olayın tipik bir IŞİD katliamı olduğu, saldırıdan Radikal İslamcıların sorumlu tutulması gerektiği, muhtemel failin IŞİD olduğu ve olayla ilgili herhangi bir Batılı istihbarat grubunun ya da Ukrayna’nın alakasının bulunmadığı” idi.
Kirby’nin katliamdan yaklaşık 90 dakika sonra, Ukrayna’yı aklayan açıklaması dünya kamuoyunda “Ne bu acele?” sorusunu ayyuka çıkarttı.
Youtube kanalından yayınladığı bir video ile olaya ilişkin görüşlerini paylaşan Ardan Zentürk’e göre şüphenin temelinde “IŞİD diye adlandırılan bu örgütün bir batılı istihbarat laboratuvarından üretilmiş ve esas olarak Müslüman coğrafyaya karşı kullanılmak üzere üretilmiş kimlik taşıdığını artık herkesin inanması” yatıyordu.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Enformasyon ve Basın Dairesi Başkanı Mariya Vladimirovna Zaharova da basın mensuplarının karşısına çıkarak “Tüm dünya toplumu, bu korkunç suçu kınamak zorundadır” ifadeleriyle başladığı açıklamasına “ABD’li yetkililer yaşanan bu trajedinin tam da ortasında hangi bilgi veya belgeye istinaden söz konusu kişilerin olaya karışmadığına dair bir sonuca varıyorlar? Şayet ellerinden güvenilir veriler var ise bunları bir an evvel tarafımıza teslim etmelidirler” diye devam etti ve sözlerini bitirirken bombayı ABD’nin kucağına bırakan “Eğer böyle bir veri yok ise Beyaz Saray’ın hiç kimseye hoşgörü göstermeye hakkı yoktur. Rus yönetiminin de belirttiği üzere, olaya karışan herkes yetkili makamlar tarafından tespit edilecektir” iddiasını ortaya attı.
“EMRİ KİMİN VERDİĞİNİ ÖĞRENMEK İSTİYORUZ”
Zaharova’nın açıklamasından sonra bu kez de Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, Moskova Katliamı şüphelilerin yargılamasına başladığı gün, konu hakkında halkı ve dünya kamuoyunu bilgilendirmek için kameraların karşısına geçti. Crocus Belediye Sarayı’nda gerçekleştirilen terör saldırısının IŞİD tarafından gerçekleştirildiğinin kesin olduğunu bildiren Putin “22 Mart Saldırısı’nın radikal İslamcıların eliyle gerçekleştirildiğini biliyoruz ama bizi daha çok ilgilendiren soru: Emri kimin verdiği” diye devam etti. Açıklama boyunca tansiyonu kademeli bir şekilde arttıran Putin “Teröristlerin eylemden hemen sonra Ukrayna’ya gitmeye çalıştıkları, onları orada kimin beklediği sorusunu cevaplamamız gerekiyor?” dedikten sonra “İlgilendiğimiz asıl soru saldırıların kimin işine yaradığı. Zira suçu kimin işlediğini biliyoruz. Şimdi emri kimin verdiğini bilmek istiyoruz.” açıklamasında bulundu. Demecin sonlarına doğru ağzındaki baklayı çıkartan Rusya devlet başkanı, saldırıların bir “sindirme eylemi” olduğunu belirttikten sonra “Moskova’daki terör saldırıları Ukrayna’nın Rusya’ya karşı gerçekleştirdiği saldırılarının bir parçası” iddiasını gündeme taşıdı.
“AÇIKÇA SÖYLEYELİM: ÖLÜME ÖLÜM”
Putin’in Ukrayna ile sınırlı tuttuğu iddia, Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev tarafından Telegram üzerinden yayılan yazılı bir açıklama ile daha da genelleştirildi. Medvedev’in Ukrayna’nın yanına, ona “ideolojik ilham veren” devletleri de eklediği açıklaması şöyle: “Saldırganların Kiev rejiminin teröristleri olduğu tespit edilirse onlar ve onlara ideolojik ilham verenler terörist olarak bulunup acımasızca yok edilmelidir. Onlara başka türlü davranmak imkansızdır. Böylesi bir vahşeti gerçekleştiren devletin yetkilileri de öldürülmelidir. Açıkça söyleyelim o zaman: Ölüme ölüm.”
Ukrayna devlet başkanı Volodimir Zelenski’nin başdanışmanı Mykhailo Mykhailovych Podolya ise ortaya atılan iddialar sonrasında saldırıyla Ukrayna’nın “hiçbir ilgisi olmadığını” iddiasını yeniledikten sonra “yaşananlar, saldırgan ülke liderliğinin kendi halkına karşı uyguladığı terör emareleri taşıyor” çıkışında bulunarak gözlerin Kremlin’e çevrilmesine vesile oldu.
Rusya lideri Putin’in açıklamalarından yaklaşık 5-6 saat sonra açıklamalarda bulunan Rusya İstihbarat Başkanı Aleksandr Bortnikov’ın söyledikleri ise çok daha dikkat çekici ve gerginlik alanını genişleten türdeydi. Medvedev’in “ideolojik ilham verenler” diye ima ettiklerini isim vererek hedef tahtasına koyan Bortnikov “Elimizdeki bilgiler, saldırının perde arkasında ABD, İngiltere ve Ukrayna’nın olduğunu göstermektedir” iddiasını ortaya attı.
Rus yetkililerince yapılan açıklamalar, Dünya kamuoyunda Rusya-Ukrayna Savaşı’nın uluslararası bir hüviyete bürünme olasılığının güçlenmesi olarak yorumlandı.
“TEK BAŞINA BU İŞLERİ YAPAMAZ”
O kadar net ki Rusya’nın bu konudaki yaklaşımı. Diyor ki “bana bu kadar Taciği, Kırgızı falan yediremezsiniz. Böyle büyük bir katliam ancak bir istihbarat örgütünün planlamasıyla olur. Doğrudur, böyle bir terör örgütü tek başına bu işleri yapamaz. Onu da söyleyelim. Nitekim Peskov dedi ki “Amerika’nın uyarıları konusu -yani Amerika bir Biz bildirmişti biz bildirmişti deyip duruyor ya- farklı bir düşünce tarzı. Rus istihbarat birimleri kimseyle çalışmaz. Güvenlik güçlerimiz yalnız kendi planları çerçevesinde görev yapar. Bugüne kadar bu konuda herhangi bir destek almadık” dedim yani Amerika ha bire, Efendim “ben 7 Mart’tan beri işte söylüyordum, yok bilmem nereye bildirdik” falan… Hiç öyle bir şey olmamış.
“İŞ KONTROLDEN ÇIKTI DA BÖYLE BİR KATLİAM MI OLDU?”
Macron arada tabi. Macron’un arada olması çok doğal. Çünkü bir dönem bu IŞİD teröründen en büyük darbeyi yiyen devlet Fransa’dır, Türkiye’den sonra… Türkiye’de de çok büyük darbe yapmıştır, kanlı eylemler yapmıştır ama Fransa en korkunç katliamları yaşadı. Rusya’nın yaşadığı gibi… Diyor ki “Bizim elde ettiğimiz bilgiler müttefikler aldığımız bilgiler. Bu saldırı da Ukrayna’nın varlığını göstermiyor. Bu örgütün çok sayıda benzer saldırı planlarını Fransa’da son dönemde önledik. Fakat tehdit devam ediyor. Rusya’nın bu saldırıya Ukrayna ile bağlantılaması yersiz bir davranıştır.”
Bir telaş var yani acaba iş kontrolden çıktı da böyle bir katliam mı oldu? Daha küçük bir olayla Rusya’ya bir korku salmayı planlayan bir güç olayın kontrolden çıktığına mı inanıyor? Onu bilemiyorum. Böyle bir şey var çünkü Zelenski diyor ki “Putin, bugün yine kendi kendine konuştu ama bu konuşma yine TV’lerde yayınlandı yine Ukrayna’yı suçladı. Hastalıklı ve zavallı bir yaratık -Putin için diyor-. Kendisi hariç herkes terörist. Oysa 20 yıldır terörü sürdüren kendisi. Dünyanın en büyük teröristi kendisi ve kendisine bağlı özel servisler. Bir gün bu gittiğinde onunla birlikte terör kavramı da son bulmuş olacaktır.”