Beyin veya beyin zarındaki normal hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla oluşan kitlelere beyin tümörü adı veriliyor. Beyne baskı yapıp, dokuya nüfuz eden tümörler, beyinde tahribat yapıyor. Tümör tedavisinde uygulanan yöntemlerin tümörün tipi, boyutu, konumu ve kişinin genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterdiğini anlatan Medicana Ataköy Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Murad Asiltürk, “Beyin tümörleri genellikle iyi huylu-benign (kanser olmayan) veya kötü huylu-malign (kanserli) olarak sınıflandırılıyor. İyi huylu tümörler, çevre dokulara yayılmıyor ve genellikle daha iyi bir öngörüye sahip oluyor” dedi.
Kötü huylu tümörlerin çevre dokulara yayılabildiğini anlatan Asiltürk, “Bu tümörler daha agresif olabiliyor. Beyin tümörleri ya beyni çevreleyen dokulardan çıkarak hasar oluşturuyor. Ya da beyin hücrelerinden kaynaklanıyor. Yaygın olarak baş ağrısı, bulantı, kusma, denge kaybı, görme problemleri, düşünme ve hafıza sorunları, davranış değişiklikleri, kas güçsüzlüğü ve nöbetler olarak belirti gösteriyor. beyin tümörü belirtisi olarak öne çıkıyor. İleri daha ciddi durumlarda ise felç, konuşma bozuklukları, görme problemleri, işitme kaybı gibi çeşitli nörolojik belirtiler görülebiliyor” diye konuştu.
Bu bilgiler ışığında beyin tümörlerinin tür ve belirtilerine göre tedavi planlamasının çok geniş bir konu olduğunu aktaran Asiltürk, iyi türlü huylu tümör ile kötü huylu tümör arasındaki temel farklara dikkat çekti. Asiltürk farkları şöyle sıraladı: “Ameliyat sırasında iyi huylu tümörün tamamının çıkarılması mümkün olabilir, kötü huylu tümörün tam çıkarılması ihtimali düşük. İyi huylu tümörlerde çıkarılan tümörün tekrar ihtimali düşük olurken, kötü huylular yüksek
oranda tekrar ediyor” şeklinde konuştu.
Kötü huylu tümörlerin daha çabuk tekrar edip daha hızlı büyüdüğünü dile getiren Asiltürk, “Kötü huylu tümör yayılarak, beynin içine doğru işgal ederek büyüyebilir. Yayılarak veya sıçrayarak ilerleyen kötü huylu tümörler, beynin çok daha uzak bölgelerinde üreyebiliyor. Tekrarladığında ise bazen çıkarılamayacak hale gelebiliyor” ifadelerini kullandı. Tedavinin hastaya özel değerlendirmeyle planlandığını vurgulayan Asiltürk, cerrahi müdahale, radyoterapi, kemoterapi, immünoterapi, hedefe yönelik tedavilerle yaşam kalitesinin artırıldığını dile getirdi.
Her hasta için en uygun tedavi planını belirlemek için geniş katılımlı bir hekim grubuyla ekip çalışması gerektiğini anlatan Asiltürk şöyle konuştu: “Bu ekip genellikle nöroşirürjenler, nörologlar, onkologlar, radyasyon onkologları, fizik tedavi uzmanları ve diğer sağlık profesyonellerinden oluşuyor. Hastaların ve ailelerinin, tedavi seçeneklerini, muhtemel yan etkilerini ve sonuçlarını uzmanlarıyla detaylı bir biçimde görüşmesi gerekiyor. Ayrıca, tedavi süreci boyunca psikolojik ve sosyal destek de büyük önem taşıyor.”